ENVER ATILGAN
1931 yılında Ergani’nin Aziziye mahallesinde doğdu. 1948-1949 öğrenim yılında Dicle Köy Enstitüsünden mezun olarak öğretmenliğe başladı.Öğrencilik yıllarında okulda düzenlenen şiir yarışmalarında iyi dereceler aldı. Ülke genelinde açılan şiir yarışmalarında dereceler aldı. !957 yılında Cumhuriyet Gazetesinin açmış olduğu “Yunus Nadi Şiir Armağanı” yarışmasında “Kampana” adlı şiiri mansiyon kazandı. !966 yılında Tercüman gazetesinin açmış olduğu büyük şiir yarışmasın da da “Nuhun Adamı” adlı şiiriyle üçüncülükle mansiyon kazandı. Gazete ve radyolarda muhabirlik de yapan merhum öğretmen, şair Enver Atılgan’ın yayınlamış EKO-CAN ve ATATÜRK adlı iki şiir kitabı vardır.
Aşağıda ödül kazanan iki şiirini okumalarınıza sunuyoruz:
Nuhun Adamı
Ben karanlıklar içinde
Bahtsız bir ülkenin
Talihsiz çocuğu...
Ben yıllarca çam ağacına hasret
Böğürtlen gölgesinde,
Cılız ve sıska.
Benim ülkemde fabrika bacaları yükselmez
Damlarında taşlar yürür.
Ben kitaplarda okurum muhteşem yaıpaları
Gözlerimi kan bürür.
Ben tekniğin arşa çıkmış çağında
Hâlâ gütmekteyim karasabanı
Ben yirminci asrın içinde,
Medeniyetin dışında
Toprak bir evde yaşayan,
Nuh’un adamı.
Benim ülkemin kuşları da başkadır.
Kanarya, bülbül, saka bulunmaz,
Atmacalar gezer göklerinde,
Bir dalışta yok eder serçeleri,
Niçin, neden sorulmaz?
Gel kardeşim gel, bu secdayı bırak.
Güneşin battığı yere değil, doğduğu yere bak
Bağın çorak, bahçen çorak, tarlan çorak
Bir değişmez iklim ki
Yazın kurak, kışın kurak, baharın kurak.
Söyle daha ne kadar sürecek bu yol?
Hiç gözükmeyecek mi son durak?
İşte kardeşim
Ben çok zamandır bu yarayla inledim
Dedemden aynı türküyü,
Ninemden aynı öyküyü
Yıllar yılı dinledim.
Hep aynı teraneyle geçti mevsimler
Ne kışın sefasını gördüm
Ne baharın vefasını,
Hep aynı dileklerle Tanrı’ya açıldı eller.
Ne yağmurun bereketini gördüm,
Ne karın faydasını.
Ben tekniğin arşa çıkmış çağında
Hâlâ gütmekteyim karasabanı
Ben yirminci asrın içinde,
Medeniyetin dışında
Toprak bir evde yaşayan
Nuhun adamı.
Anita
Gözlerime bak Anita
Çilekeş bir insanın gözlerine
Bu gözlerde ne kin ne husumet, ne garaz
Yaklaş anita yaklaş biraz
Bak neler göreceksin
Yüzüme iyi bak.
Bu dudaklarda ne şarap, ne şampanya izi var
Öptükçe dirileceksin
Ah... Anita... ah...
Çıplak bir evde yaşayacaksın
Süslü aynalardan yıldızlı koltuklardan eser yok.
İki çıplak sandalye, bir masa
Fakat inan Anita
Sen olursan
Ne gam kalır, ne tasa.
Bu sazdan kulübe de
Hollywood’un ça-çasını bulamayacaksın
Ama her şeyin üstünde
Aşka inanacaksın.
Ergani
Dört yolun kavşağı güzel Ergani
Garipler diyarı dostum, garipler diyarı
Her mevsimi güzel
Yazı, güzü, kışı baharı
Her meyvası güzel
İnciri, üzümü, ayvası, narı
Dahası var:
Her insanı güzel
Körpesi, bebeği, genci, ihtiyarı
Nasıl güzel olmasın?
Çift Pınarda yükselir selvi gibi kavaklar
Yolcular dinlenir gölgesinde.
Uzar bu yol Zülküfül Dağı’na gider
Püfür püfür eser rüzgârı türbe başında
Bir başka çiçeği var bu dağın
Burcu burcu kokar gezdiğin yerler,
Buradadır devası her hastalığın.
Ya güzelim boğaz
Görenler bir daha ayrılamaz.
Kucaklaşır yosunlarıyla kaynak suların
Doyamaz seyrine sarp kayaların.
Gülbaranda gül açar,
Bülbüller şakılar, güvercin uçar,
Bir ömür boyu canlanır hayat.
Bir düğün alayı geçer Cuma Akşamları
Akın akın Çermik caddesinden
Kimler ziyaret etmez ki Vahit Baba’yı;
Gelinlik kızlar, işsiz anneler, dul kadınlar
Neler duyar o mumları adarken,
Ne ümitler besler o çaputları bağlarken
Dağılır o an içindeki gam ve kasvet
Fakat yıllar yılı tazelenir bu niyet.
Bir yara var içimde dostum bir yara
Baktıkça sızılar bu güzelim diyara
Ne zaman iyileşir bilir misin?
Ne zaman ki insanlar fabrikadan dağılır,
Ne zaman ki gördüğün şu kahveler hep boşalır,
İşte o zaman benim yaram sağalır.
Bir sahibi var bu kentin
Bilmem ki bilir misin,
Adı Ergani Gençlik
Duysan güvenir misin?
Güven ona kardeşim,
İnan ona kardeşim
Çam sakızı değildir ata armağanıdır.
Bir gün gelecek
Onlar bu kenti yükseltecek,
Duyuyorum işte bak o mutlu seslerini
Sevinçle kutluyorlar bu mübarek töreni.
Çal davulcu çal sağalsın yaram
Coş yiğidim coş
Sallanan mendillerde savrulsun sevdan
Vur davulcu vur,
Dizildi alay
Çal zurnacı çal
Duramaz oldu yiğidim
Başlasın halay.
ENVER ATILGAN
0 yorum:
Yorum Gönder