15 Temmuz 2013 Pazartesi

Ergani İlçesi Tarihi


Ergani İlçesi Tarihi


Zülkifil Dağı nın eteğine kurulmuş ve günümüzde şehirleşmesi sürekli ovaya doğru
genişlemiş, özellikle tarihi Hilar Köyü harabeleriyle adını dünyaya duyurmuştur. Ancak ülkemizde bu imkanı bulamamış ve böylece, böylesine önemli bir turistik özelliği hakkıyla sergilenmemiş güzel bir şehirdir.
         Bir tek Hilar mı, Kızılca Köyündeki Emiş Peygamber mezarı Zülkifıl Peygamber makamı hala önemini koruyan Meryem Ana Kilisesi Polonyalı gezgin Siıneon buradan "mucize yaratan eski bir mabet" diye bahseder. Halk tarım, hayvancılık ve meyvecilikle geçinir. Ayrıca eskiden çok ileri olan şarapçılığı bu gün eski önemini yitirmiştir.
         ERGANİ, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Dicle nehrinin sağ kıy ısında 10 km. uzaklıkta ve 1525m. Yükseklikte yarı sönmüş volkanik Zülkifıl Dağı nın derin bir sel yatağına (Hoşat deresi) bakan Güneydoğu yamacı eteğinde kurulmuştur. Denizden yükseldiği 955m. dir.
         Diyarbakır—Elazığ karayolunun 58.küometresinde yer alan bir ilçe merkezidir.
39—50 doğu boylam ve 37—32 kuzey enlemindedir. İlçemizin yüzölçümü 1559 kilometrekaredir.
         Kuzey ve Kuzeybatısında Elazığ in Maden ilçesi,
         Güneyinde Urfa'nın Siverek ilçesi,
         doğusunda Dicle ve Diyarbakır,
         baüsında Çermik ve Çüngüş ilçeleri ile sırlıdır.
Toros Dağlarının Güneydoğu Anadoludaki uzantıların güney kesimin Ergani nin Kuzeyindeki sıradağlar ile  Zülkifıl Dağı ilk düğümü oluşturacak doğuya uzanır. İkinci düğüm Sakızlı Dağı, Üçüncü düğüm ise Şölen dir. 7km. kuzeyindeki Kılıç baba Tepesidir. ilçenin batı kısımları bir çok kuruma ve kıvrımlara uğramıştır. Tepecikler meydana gelmiştir. Doğu kesimini uzunca bir yayla kaplamıştır, îlçeniıf en büyük düzlüğü Gevran ya da Ergani ovası denilen yerdir. Yüzölçümü ortalaması 15000 hektardır. Bu toprak yapısı killi olduğundan fazla su geçirmez. Bu ise tarımsal çalışmaların olumsuz yönde etkilenmesinin baş neclenidir.
         Belli başlı akar suyu olan Dicle, Boğaz Çayı, deve geçididir. Ergani'nin çevresi oldukça verimli kaynaklara sahiptir. İlçe merkezinde 5—6 km. derinlikte su çıktığı gibi derin sondaj çalışmaları sonunda 50m. civarında zengin yataklara rastlanmıştır. İlçenin akarsularmdan Dicle Nehri îlçe merkezinin lOkm kuzeyinden geçer. Kalenderden ilçe topraklarından 17 km. boyunca aktıktan sonra Dicle topraklarına girer. Boğaz çayı ise Ergani'nin 7km, batısında Boğaz mevkiinde çıkar. Deve Geçidi suyuna karıştıktan sonra Dicle'nin bir kolunu oluşturan ilçenin üçüncü suyu ise merkezin 8km. güneyinde Boğaz suyuna karışır.
         ERGANİ
Ergani'nin adları ; Osmanya, Arghana, Argani
Ergani'nin kaderi; islam Devrinde Diyarbakır in kaderine bağlı kalmıştır, l. Selim in Çaldıran zaferinden sonra 1514 Ergani idaresi Bitlisin delaletiyle Bıyıklı Mehmet Paşa'nın aldığı Diyarbakır bölgesi içinde Diyarbakır eyaletine bağlı bir sancak haline getirildi. 18. yüzyılın başuıda şarabın kullanılması ve alınıp satılması şer en yasak olduğu halde Ergani kazasından her Cumartesi günü Diyarbakır'a ikişer üçer yük şarap satılıyordu.. Bu durum Padişah emriyle yasaklanmıştır.
       Diyarbakır Valisi Kurt İsmail Hakkı Paşa'nın yaptırdığı Harput şosesi bu şosenin ZiUfikar Dağı eteğinde ve Hoşat ovasının başından geçmesi sebebiyle Ergani halkının 1874—1914 yıllan arasında 40 yıl içinde şose üzerinde Bavur Köyüne geçmesine ve eski kasabanın ıssız kalmasına yol açmıştır. 19yy. ortalarında Ergani sancağının merkezi, Bakır Madenlerinin işletilmesi dolayısıyla önem kazanan Maden kasabasına taşındı. 19yy da bir mutasarrıf, 3 kaymakam ve 11 müdür tarafından yönetildi.
       Ergani nin en büyük ünü hemen yakındaki bakır madenleridir. Bakır işletmelerinde halk büyük oraıılı çalışmalarını bulmuş, aynı zamanda bu sanayii yüzünden şehir oldukça bayındır hale gelmiştir. İlçe çok eski bir yerleşim merkezi olup, Doğu Anadolu kültürü içerisinde yoğrulmuştur. Ancak bugüne kadar bir kulenin yıkıntılan gelebilmiştir. Ergani kalesi, Ergani yakınında Kolat Dağı yamacında bulunur. Bugün bir halindedir. Kalenin kimin tarafindan yapıldığına dair bir kayıta da rastlanmamıştır. Kale Evliya Çelebi'nin 11 Seyahatnamesinde ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Osmanlı dönemi yapılan olarak 19yy sonunda Ergani de Belediye konağı dışında 3 camii, 10 mescit, 3 ermeni kilisesi, bir protestan mabedi 3 han bulunmaktaydı.


ÇAYÖNÜ

       
         


Pleistosen dönemden Holosen'e geçişteki ılıman bir iklimin egemen olduğu
Yakındoğu'da özellikle tahıl ve baklagillerin geniş alanlara yayılmasının ve yenilebilir yeni bitki türlerinin ortaya çıkışının avcı-toplayıcı, göçebe veya yarı göçebe bir yaşam tarzı sürdüren insan topluluklar üzerinde önemli etkisi olmuş, bu daha kolay ulaşılabilir ve saklanabilir bitki toplulukları insanın beslenme kaygularını azaltmış, bunun sonucu olarak daha geniş alanlarda yerleşik düzene geçilebilmiştir. İlk önceleri baklagiller daha sonra yabani tahıllar toplanıp depolanmakla birlikte, avcılık birçok topluluğun beslenmesinin önemli bir parçası olmaya devam etmiştir. Dönemin ortalarında domuz kısmen evcilleştirilmiş ve ilk ekim denemeleri başlamış, sonlarına doğru koyun, keçi gibi sürüler halinde tutulabilen hayvanlar evcilleştirilmiştir. Ya­şam şartlan ve beslenme yöntemlerinin değişmesi yeni teknolojilerin geliştirilmesine yol açmış, sürekli bir arada yaşamanın getirdiği yeni koşullar karşısında da yeni bir sosyal yapılanma doğmuştur.         Kısaca özetlersek, tarihöncesi arkeolojisinde "Akeramik" ya da "Çanak Çömleksiz Neolitik" olarak adlandırılan, "Besin Üretimine ve Yerleşik Köy Yaşantısına Geçiş Dönemi" olarak da tanımlanan, günümüzden önce yaklaşık 10.000-8.000 yıllan arasındaki dönem, Yakındoğu insanının yaşamında köklü değişikliklerin olduğu, yeni toplumsal ve ekonomik bir düzenin oluştuğu, uygarlık tarihinin önemli aşamalarından biridir.
Tarih öncesi geçmişimizin en önemli dönemlerin­den biri olarak kabul edilen bu dönem üzerine en eski ve zengin verileri içeren değişik hayvan ve bitki türlerinin ortamlarında evcilleştirildiği Yakındoğu'da yoğun çalışmalar yapılmış ve yapılmaktadır. Anadolu'da ise bu araştırmalar, özellikle Güneydoğu Anadolu'da, 1963 yılından itibaren başlamış ve günümüzde de birkaç yerleşmede sürdürülmektedir. Bu araştırmalar sonucunda, Güneydoğu Anadolu'nun Çanak Çömleksiz Neolitik dönemi kısmen aydınlatılmış ve Yakın Doğu'nun diğer bölgeleri ile karşılaştırmalar sonucu bu dönem için anahatlarıyla ortak bir kültür söz konusu olmakla birlikte, değişik ortamlardaki bölgelerde farklı yaşam biçimlerinin geliştirilmiş olduğu ortaya çıkmıştır. Avcılık ve bitki toplayıcılığına dayalı göçebe yaşamdan, be

0 yorum:

Yorum Gönder